30 Mayıs 2013 Perşembe

BUGÜN SANA BİR MÜTEAHHİTİN GÖZÜYLE BAKTIM İSTANBUL

  

 " kim olduğunu bilmiyorum ama, sırtını devlete dayayanların en güzelisin be abi..."


     O yıllara yetişememiş talihsiz neslin bir temsilcisi olarak 70'lere, mizahın kaliteli olduğu yıllara ait bir film geliyor aklıma, daha doğrusu bir sahne; "Köyden indim şehire" ya da "Salak Milyoner" olması lazım, emin değilim. Anadolu'nun bir köyünden define aramak için İstanbul'a gelen dört kardeşin hikayesi(Metin Akpınar, Zeki Alasya, Halit Akçatepe, Kemal Sunal). Ellerinde kazma kürek hem büyük şehire adapte olmaya çalışıyorlar, hem de taşı toprağı altın bu şehirden nasiplerini almak istiyorlar. Koşuşturmacaydı, kalacak yerdi derken bir haritanın peşinde oradan oraya sürüklenip duruyorlar. Ellerinde şimdiki navigasyon cihazlarından daha merhametsiz tabi harita, tek yönlü yolun ortasında sağa dönün diyor garibanlara. Hal böyleyken daha ilk kazmayı vurur vurmaz soluğu karakolda alıyorlar, Hulusi babanın huzurunda... Meğerse saymışlar, saymışlar bakmışlar koca İstanbul'da hiç ağaç yok, bir iki ağaç dikelim diye kazmışlar yolu. Hulusi komser babacan, merhametli, halden anlıyor.Emeklisine bir iki sene var ya da yok, bugüne kadar kimseye bir cop vurmamış, biber gazı sıktırmamış. Öyle bir hali var..."Ehh be oğlum öyle izinsiz ruhsatsız kazılır mı yolun ortası" diyor...Tüm babacanlığıyla bir iki nasihat edip, gönderiyor. Gülüyoruz dört kafadara, gülüyoruz hallerine...70lerin İstanbul'unda ağaç dikmek için bile olsa izinsiz-ruhsatsız kazı yapılmayacağından bi haber oluşlarına gülüyoruz, cahilliklerine gülüyoruz.

    Aradan 40 yıl geçmiş, Taşı toprağı altın İstanbul'da arsa fiyatları filan uçmuş gitmiş,1 metrekaresi altından pahalı olmuş toprağın. Ellerinde define haritası yerine Avm projeleri alan define avcılarının gözünü altın bürümüş, kazma kürek yetmemiş iş makinalarıyla dalmışlar toprağa."Ehh be oğlum öyle izinsiz ruhsatsız kazılır mı yolun ortası" demesi gereken Hulusi komserler, "Ehh be oğlum öyle izinsiz ruhsatsız kazılır mı yolun ortası" diyen insanları alıyor içeri, hem de öyle bir iki nasihat etmek için değil...

Gülüyoruz define avcılarına, gülüyoruz hallerine, daha çok gülüyoruz bu defa. Üzerinden 40 yıl geçmesine rağmen hala yerinde sayan, cahilliklerine gülüyoruz,

 Saymaya üşeniyoruz. Oysa gerçekten "saysak, saysak, saysak... baksak ki goca istanbul'da heç ağaç yok..."


*SatürnSakini