23 Ocak 2014 Perşembe

SANA AT KİMSELERİ: Wai Ming


     Hayatta öyle insanlar vardır ki, hiç tanımasanız, hiç konuşmasanız bile yazdığı bir şiirden, çizdiği bir resimden hatta internette karşılaştığıız ufuklara bakan bir fotoğrafından bile sizinle aynı dili konuştuğunu hissedebilirsiniz. Sanki berzah aleminde bir yerde ruhlarınız tanışmıştır. Sanki sizinle aynı acıları çekmiş, aynı  şeylere kızmış, aynı şeylere gülmüş gibi gelir. Belki onun kadar güzel resim yapamazsınız, kelimelere onun kadar ustalıkla hükmedemezsiniz fakat sizin söylemek isteyip de söyleyemediklerinizi söyledikleri için onlara karşı garip bir yakınlık hissedersiniz. Onların, dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan ya da yaşamış, bir şekilde gerçekten varolmuş olduğunu bilmek sizi rahatlatır. Hayatı çekilir kılar anlayacağıız.


WAİ MİNG

   1938 yılında Çin'in Güney'inde Canton bölgesinde doğmuş ağabey. Çocukluğu sahil kıyısında balıkçılık yaparak geçimini sağlamaya çalışan fakir bir semtte geçmiş. Hayatı boyunca hiç bir sanat eğitimi almamış. Sefalet içerisinde derme çatma balıkçı, kayıkları, barakaları arasında, kimseyle konuşmayan, içe dönük bir çocukmuş Ming. Zaten hangi sanat dalında olursa olsun yaralı geçmiş bir çocukluktan daha güçlü bir ilham yoktur. Çocukluğunda Ming'in hafızasına işlemeye başlayan görüntüler adeta onun benliği olmuş ve ileri ki yıllarda sanatını derinden etkilemiştir. Sanırım bu duruma litaratürde hatırlamaya yönelik benlik/ narrative self deniyor. Bu tip insanlar sanat aracılığı ile adeta yaşamın çıplak gerçekliğini, fildişi kulelerin içerisine sokuyor. Balıkçı barakalarının etrafında, dalgakıranlarda ıslanmış çekik gözlü çocukların yüzlerindeki her kıvrımda, Çin'in, hatta tüm  dünyanın, sefalet içindeki varoşları bakıyor gözlerinizin içine. Bir fotoğraf kadar gerçekçi olan resimlerindeki küçük balıkçı kızlarının bir an canlanacağını düşünüyorusunuz, rüzgarı sanki saçlarındaki bir kaç teli hareket ettiriyor, dalga kıranlardan üzerlerine sıçrayan denizin suyu, damlalar halinde süzlüyor çıplak ayaklarından. Sanki size bir şeyler söylemek istiyor küçük balıkçı kızları, sanki buradayız diyor, biz de yaşıyoruz bu dünyada, görmeseniz de, duymasanız da, biz de varız. Bizi de ıslatıyor bu deniz, bizim de saçlarımızı okşuyor bu rüzgar..











*satürn sakini


5 Ocak 2014 Pazar

Bİ DUR ALLAH AŞKINA!

Bu gürültüde, bu kadar hareketin, akışın içerisinde bir şeyleri anlamak zor. Anlayabilmek için biraz durmak, düşünmek, belki bir inzivaya çekilmek gerek. Zira;

*  "Latince de anlamak(episthama), durmak olan episteme'den, ingilizce de understanding, stand'den, Almanca da verstehen, stehen'den, Arapça da vukuf(Türkçe de vakıf olmak olarak da kullanılır) vakfe'den gelir"

                                                                                                     (Sinema ve Felsefe)  *Dücane Cündioğlu