11 Nisan 2014 Cuma

Satış-Pazarlama Üzerine Denenmemiş Teknikler.



Kampüsümüzde çalışan sevgili kart pazarlamacısı arkadaşlar, 

İnsanlar genellikle söylemeye çalıştıkları şeyi söylerler(Evet bunu yapabiliyorlar). Yani bir şeye "ihtiyacım yok" dediklerinde, o şeye ihtiyacı olmadıklarını kastederler. İşte "reklamcılık" ile "iticiliğin" ayrımı da tamda bu noktada ortaya çıkıyor. Yani bir şeye ihtiyacım olduğunda, o ihtiyacımı firmanızın karşılayacağını ya da diğer firmalardan daha iyi karşılayacağınızı anlatmanız sizi hem firmanız, hem müşteri gözünde iyi bir çalışan yapar. Ancak insanlar ihtiyacı olmadığını söylemelerine rağmen, onları o karta ihtiyacı olduğuna ikna etmeye çalışmanız, güzelliğinize/yakışıklılığınıza, iyi giyiminize ve düzgün diksiyonunuza rağmen bir insan olarak "itici" kılar. Çünkü temel olarak işe en başından insanların söylediklerini("ihtiyacım yok") hiçe sayarak başlıyorsunuz. İnsanlar bu gibi ciddiye alınmadıkları anlarda karşıdaki insanı ciddiye almamak gibi bir savunma psikolojisi geliştirirler. Üstelik giydiğiniz takım elbiselerin, ciddiyetle toplanmış saçlarınızın, vurgulu ses tonunuzun bunu kırmak için olduğunu ve size uzmanlar tarafından  pazarlama seminerlerinde öğretildiğinin de farkındadırlar. Tüm bunlar o kartı pazarlamanızı oldukça güç kılar.

Emeğinize, özverinize, para kazanma hakkınıza ve mecburiyetinize sonsuz saygı duyuyorum. Tüm bunlara, ekmek parası kazanmak adında, doldurmak zorunda olduğunuz kart satış kotaları yüzünden katlandığınızı da biliyorum. Hatta özünüzde iyi insanlar olduğunuza inancım sonsuz, belki de başka bir şekilde karşılaşmış olsak sizi çok sevebilirim, belki güçlü dostluklar kurabileceğim insanlarsınız. Fakat yanlış yerde, yanlış işi, yanlış yöntemlerle yapıyorsunuz. Lütfen ön yargılarınızı bir kenara bırakarak, ikna etmeye çalıştığınız insanların sizi dinlemesini istediğiniz gibi dinleyin söylediklerimi. Sadece kart pazarlamacılığı yapan insanların ortalama çalışma sürelerine bakın. Etrafınızda saha çalışanı olarak emekli olmuş biri var mı? Ya da sizinle birlikte çalışan arkadaşlarınızın arasında 3 yıldan fazla süredir bu işi yapan herhangi biri var mı? .  

 Size işinizi bırakın daha iyi bir iş bulun diyemem. Türkiye şartlarında iş olanaklarından haberim var. Elbette bu işi keyfinizden yapmadığınızı da biliyorum. Ama en azından yönteminizi değiştirin. Sizi insanların gözünde "itici kılmak pahasına tek derdi kart satmak olan uzmanların(!) sizi şartlandırdığı, üstelik pek işe de yaramayan yöntemlerden kurtulun. Mesela o gün çok yorulduğunuzu falan söyleyip, müsade isteyerek bir masaya oturun. Dürüst olun. söze, elinizdeki kartın aslında hiçbir boka yaramadığını, sadece bankaya, zaten müşteriye ait olan para üzerinde söz sahibi olma hakkı verdiğini filan itiraf ederek başlayın. Masadakilere, iki kuruş ekmek parası için patronlarınızın size nasıl Pavlov'un köpeği muamelesi yaptığını falan anlatın.  Kotayı geçersen para var, kota yoksa para yok şartlanmışlığına nasıl sıkıştığınızı anlatın. Belki bu şekilde insanlar, ihtiyaçları olmasa dahi, onaylamadıkları zaman bir kaç ay içerisinde iptal olacakları bir kart için, bir insana, "SİZE" iyilik yapmak adına bir kaç saniyelerini ayırabilir... Belki iyilik yapınca dünya daha güzel olabilir, Belki Lidya'lı biri çıkıp "çok ayıp ettik arkadaşlar özür dileriz, şu para mavzusunu tekrar unutalım, her şey yine eskisi gibi olsun" diyebilir. Hem neden olmasın? %0.2 faiz oranıyla, bir yıl ertelemeli kredi alabildiğimiz bir dünyada gayet olası bir ihtimal bence..

İyi çalışmalar dilerim...

Fuzuli Tespitler Müdürü bir Satürnsakini