Ümit Kıvanç'a ait maden işçilerine dair bir belgesel sayesinde keşfettim.
Babası da madenci olan Merle abimiz 40'lı yıllarda böyle madenci deyişlerinden filan bi şarkı yapmışsa da o yıllarda pek tutmamış. Daha sonra 1950'nin ortalarında Amerikalıların pek sevdiği bir ağabey olan Tennessee Ernie Ford bu şarkıyı bir televizyon programında söyleyince şarkı patlamış, sonra albümüne filan koymuş bunu. Şarkı liste rekorları kırmış, onlarca coverı yapılmış, bir çok isim tarafından seslendirilmiş, kral tv'de filan çıkmış baya piyasa olmuş anlayacağınız.
Merle Travis abi daha küçüken, babasının madende çalıştığı yıllarda maden işçilerine yükledikleri kömüre göre ödeme yapılırmış. İşçilerin şirketler tarafından madenlere yakın yerlerde kurulmuş yerleşim alanlarında, insani koşullardan uzak, madeni çıkaran şirketler tarafından tahsis edilmiş konutlarda verdiği yaşam mücadelelerini anlatıyor şarkı. Durum o kadar kötüymüş ki, şirketler bu işçilere para dahi ödemez, alış-veriş için bu yerleşim yerlerinde, yalnızca yine bu şirketlerin açtıkları marketlerde geçen markalar verirlermiş. işçiyi daha fazla çalıştırmaya odaklanmış firmalar kendi marketlerinde fahiş fiyatlandırmalar yapar, böylece işçileri sürekli olarak bu marketlere borçlu tutarlarmış. Tabi onurlu işçiler de borçlarını ödemek için sürekli kendilerini daha fazla çalışmak zorunda hissederlermiş. Sanıyorum şarkıda bahsedilen "company store"-"şirket marketi" bu şekilde ortaya çıkmış bir kavram.
Tabi günümüzde buna serbest piyasa ekonomisi diyenler de var.
Tennessee Ernie Ford başta Ereğli havzası olmak üzere yurdumun 4 köşesindeki bütün madenci abilerimiz için söylüyor.
16 Ton: Buradan dinleyelim
Bazı insanlar der ki, insan çamurdan yapılmıştır.
Oysa zavallı adamcağız, kas ve kandan yapılmıştır.
Kas, kan, deri ve kemikler...
Zayıf bir zihin ve kuvvetli bir sırt...
Onaltı ton yüklersin, eline ne geçer?
Daha da yaşlanıp, daha da borca batarsın.
Aziz peter, ben ölemem bile
Çünkü ruhum şirketin marketinde rehin
Güneşin ışıldamadığı bir sabah doğdum
Küreğimi alıp madene doğru yürüdüm
9 numara kömürden onaltı ton yükledim
ve patron da dedi ki "vay be"
Onaltı ton yüklersin, eline ne geçer
Daha da yaşlanıp daha da borca batarsın
Aziz peter, ben ölemem bile
Çünkü ruhum şirketin marketinde rehin
Bir sabah doğmuştum, hafif yağmur yağıyordu
Dövüşmek ve bela benim göbek adım.
Bambu çalılığında bir anne aslan tarafından büyütüldüm
Hiç bir cırtlak sesli kadın, beni hizaya sokamaz
Onaltı ton yüklersin, eline ne geçer.
Daha da yaşlanıp, daha da borca batarsın
Aziz peter, ben ölemem bile
Çünkü ruhum şirketin marketinde rehin
Eğer beni karşıdan gelirken görürsen kenara çekil
Bir çok adam çekilmedi, bir çok adam öldü
Bir yumruğum demirden, öbürü çelikten
Eğer sağdaki halledemezse, soldaki halleder
Onaltı ton yüklersin, eline ne geçer
Daha da yaşlanıp daha da borca batarsın
Aziz peter, ben ölemem bile
Çünkü ruhum şirketin marketinde rehin...
Ümit Kıvanç' a ait belgeseli şuradan izleyebilirsiniz: Vicdan ve serbest piyasaya dair bir film
Şiddetle tavsiye edilir...
*SatürnSakini