2 Aralık 2012 Pazar

(Kedisel Sohbetler-1)PİSTANTHROPHOBİA

Pistantrophobia: Litaratürde kişinin insanlara güvenme korkusu olarak geçiyor.

 Adım başı güvenlik kameraları ile donatılmış evler, 35461368 adet kilidi bulunan dev çelik kapılar, dikkat köpek var'lar, sitelere özel güvenlik görevlileri, babycamler, kilitli cami ayakkabılıkları, 5. katta pencere korkulukları... Bunları görünce insan klişe tepit kaşesini yapıştırmaktan alamıyor kendini. "Çağımızın hastalığı"

 Geçen Müezza'yla da konuştuk bu konuyu...Müezza rasyonel bir ev kedisi, Çapa Tıp Fakültesi son sınıfta, psikyatr olma hayallerinden vazgeçerek, okulu bırakıp ev kedisi olmaya karar vermiş. Onun hikayesi de acayip, anlatırım bir ara... Neyse ne diyodum? Hah şu pistanthrophobia meselesi..."Çağımızın hastalığı" ben tespit yaptım, Müezza'da teşhiste bulundu. Zaten Müezzayla muhabbetlerimiz genelde bu eksende döner. Ben tespit yaparım, o teşhis koyar. İkisi farklı şeyler, karıştırmamak lazım.

 Müezza'nın teşhisine göre; Bu durum toplumsal bir olay değil kişilerin bireysel tecrübelerinin topluma yansımış sonuçlarından ibaretmiş. Dolayısıyla bu toplumun bir parçası olarak ben de pistanthrophobic bir vakaymışım. Elbette altında pedagojik sebepler varmış; Ne bileyim, küçükken "bi tur versene la" diyerek bisikletimi alıp, bir daha geri getirmeyen bohçacı çocukların tesirinden kurtulamamış olabilirmişim mesela ya da 9 yaşındayken aşık olduğum bize her geldiğinde senle evleneceğim deyip bana umut veren, benden 15 yaş büyük komşu abla başkasıyla evledniği için olabilirmiş...Eyvallah Müezza, bulguların teşhisini doğruluyor, bari çaresini de söyle tam olsun diyorum. Müezza diplomasız olduğu ve ayrıca bir ev kedisi olduğu için bana geçerli bir reçete yazamayacağını söylüyor ama tok karnına günde iki doz Ömer Seyfettin önerebileceğini belirtiyor. Tok karnına diyor, çünkü edebiyatın karın doyurmayacağının farkında...

 "Hatice hanım, pek genç dul kalmış zengin bir hanımdır.13 yaşındayken 60 yaşında yaşlı ve hastalıklı bir erkekle evlenmiştir. Hatice hanım başlıca merakı temizlikle, namusluluktu. Göztepe 'deki köşkünü hizmetçi Eleni ile evletlığı Gülter 'le beraber temizler, aşçısı Mehmet'i her gün traş ettirir. Bolu'lu oğlanı tepeden tırnağa beyazlar giydirirdi. Evdeki çalışanları çok namusluydular. Kileri kitlemez, paraları meydanda dururdu. Evdeki çalışanlarına kimseyle konuşmamalarını öğütlerdi. Birgün Hatice hanım 'ın birden başı döndü ve bayıldı. Doktor hastalığının sebebini Hatice hanım 'ın yüksek ökçeli ayakkabılarına bağladı ve ona ökçesiz ayakkabı önerdi. O günden sonra evdekilere söz dinletemez oldu. Kiler de artık boşalmaya başlamıştı. Bir gün mutfağın kapısını gelen sesler üzerine açtı ve aşçıyla çalışanları fingirdeşirken gördü bu olay sonucunda hepsini evinden kovdu. Ardından eve çok çalışan aldı, ama sonunda onları da hatalarından dolayı kovdu. Meğer eskiden hizmetliler Hatice Hanım gelirken yüksek ökçeli terliklerinin sesin duyar yaptıkları işi hemen düzeltir, toparlanırlarmış. Böylece Hatice hanımda onları hiç yakalayamazmış, bu yüzden de Hatice hanım onları düzgün insanlar zannedermiş.

Hatice hanım bunu farkedince yine ökçeli ayakkabıları giyer olmuş, hastaymış, canını acıtıyomuş ama kafası rahatmış.
" Ömer Seyfettin/Yüksek Ökçeler

Sanırım Müezza'da, Ömer Seyfettin'de haklı. Bazen kusurları görmezden gelmek için mesafeli olmak gerek. Hatta bazen bu mesafeli duruş, bu samimiyetten kaçış canımızı yakabilir, fakat kafanız rahat olur.

 Müezza, rasyonel ve ayrıca dindar bir ev kedisi olarak Allah'ın adlarınından birinin Settar olduğunu hatırlatıyor bana ve terapi ücreti olarak bir kutu ton balığını paylaşma teklifimi geri çevirmiyor.

Sonuçta: İN GOD WE TRUST...

*SatürnSakini

Hiç yorum yok: