17 Ekim 2012 Çarşamba

SİYAH KAPÜŞONLU KIZLAR



Bir eksik, bir fazla çok farkeder.  Bazen bu fark, "sevdiğiniz ölü insanları, hayatta olan sevmediğiniz insanların sayısına eşitler ve bu, hayatı çekilmez kılar" *

 Çabalamak yetmez ve insan ölene kadar kendilerini cama çarpıp duran sinekler gibi hisseder. Çocuk parkında, bir banka bırakılmış intihar notu gibi rahatsız edici bulur kendini kalabalıkta.

 Hani elinde bir zaman makinası olsa, kalkıp kapıdan geçen nayloncuya verecek derecede bıkmıştır hayattan.Yerine aldığı rengarenk mandallarla hayata tutunmanın daha kolay olacağını düşünür.

Genelde ilk taşı günahsız olan atar ve 50 akıllının da aklının kuyudaki taşa takılması kadar olağan bir şey yoktur.

 Ve örgülü, yün kazağın tam da dirseğinden, ahşap bir masadaki kıymığa takılması gibi bir şeydir aklının sürekli ona takılması. Dişlerini kamaştıran naylon bir gıcırtı çıkarır üstelik. Ya da sigara dumanından halkalar yapmak gibidir. Birkaç saniye titreşip havada dağılan halkalar gibi... sağlığa zararlıdır üstelik ve içinin boş olduğu radikal bir gerçekliktir. Bazen tüm bunlar için delilerin kuyuya taş atması bile gerekmeyebilir.

 Muhtemelen o sırada  Bob Dylan cennetin kapısını çalıyordur ve siz  Orhan Cami'inin şadırvanında abdest almakla meşgulsünüzdür. Çünkü siz zile basmaktan yanasınızdır ve bu gibi durumlarda böyle bir eylem elbette kaçınılmazdır.(burada "knocking on heavens door" dinliyor olsanız isabet olurdu)

Ve hazır cennet demişken siyah kapüşonlu kızlar sadece rüyalarda iner cennete uzanan merdivenlerinden. Üstelik Led Zeppelin bu kızlara şarkı dahi ithaf etmiştir. Ayrıca siyah kapüşonlu taşlar da acıtır insanın canını.(bkz: stairway to heaven)

Bu arada cellatların da siyah kapüşonlar giydiklerinden bahsetmiş miydim?

*SatürnSakini

Hiç yorum yok: