15 Ocak 2013 Salı

MUTSUZ PALYAÇOLAR SENDİKASI-1


...
    Aynaya baktı son kez, kostümünü düzeltti ve perdenin arkasından yavaşça sahnenin ortasına doğru yürüdü. Müzik başladı ve bir anda spot ışıklar aydınlattı sahnenin ortasındaki palyaçoyu. Salon kalabalıktı, büyük bir alkışla karşıladı seyirci onu. Her zamanki numaralarını bu kez farklı bir içtenlikle sergiliyordu. Salakmış gibi davranıyor, bilinçli  sakarlıklar yapıyordu. Kahkahalar salonun ahizelerini titretiyordu. Birilerinin acizliğine, zaaflarına gülmeyi alışkanlık etmiş insanlar, Fransız romanlarındaki balolardan fırlamış kontesler gibi şuh  kahkahaların atıyordu. Yalnızca çocukların gülüşleri samimiydi, yalnızca onlar içtendi. Gösterinin sonuna gelinmişti, yavaşça sahnenin ortasına yürüdü, reveransını yaptı. Salonda kıyamet gibi bir alkış koptu. Tam doğrulmak üzereydi ki, ön sırada somurtarak oturan bir çocuğa ilişti gözleri. Sahnenin kenarına kadar yürüdü,  kırmızı burnunu çıkarıp çocuğa doğru uzattı. Gülümsedi çocuk, yerinden kalktı, elini uzattı ve burunu aldı. Salondaki son kişi de bilet için verdiği paranın karşılığını almıştı. Işıklar söndü, salon boşaldı.

Karanlık, boş bir salonun ortasında, yalnız, burunsuz bir palyaço olarak öylece kalmıştı.


*SatürnSakini

Hiç yorum yok: